KADRİYE KILIÇ
1 Kasım 2014 Cumartesi
BAĞCILAR TEMİZLİK YAPAN FİRMALAR
AVM Temizliği, Banka Temizliği, İnşaat Sonrası Temizliği, Su Baskını ve Yangın Sonrası Temizliği, Villa Temizliği, Koltuk ve Halı Yıkama, Jaluzi ve Perde Temizliği, Havuz Temizliği gibi akla gelen gelmeyen A'dan Z'ye tüm temizlik ihtiyacınızı büyük bir önem ve hijyenle yerine getiren firmalarımıza ulaşmak için www.temizlikyapanlar.com adlı adresimizi kullanabilirsiniz. Adresimiz firmalarımız ve müşterilerimiz arasında iletişim bağı kurmaktadır. Dilerseniz adresimiz üzerinden direkt firmalarımızla iletişime geçebilirsiniz. Ya da yetkili kişilerle iletişime geçip gereken bilgiyi alabilirsiniz. Uygun fiyatlı olmak üzere kaliteli bir temizlik hizmeti görmekte olan firmalarımız tüm semtlerde temizlik için hizmetinizde bulunmaktadırlar.
17 Ekim 2014 Cuma
EVDEN EVE NAKLİYAT ŞİRKETLERİ
Evden eve nakliyat yapan şirketlere www.nakliyatyapanlar.com adlı adresimiz üzerinden ulaşabilirsiniz. Şehir içi ve şehir dışı taşımacılıkta nakliyatta üstün firmalarımız sayesinde güvenli hizmetimizden yararlanabilirsiniz. Her türlü ev,eczane,iş yeri,, tekstil, depo yük ve eşyası gibi eşyalarınızı taşıyacak şirketlerimizle iletişime geçmek için www.nakliyatyapanlar.com adlı adresimizden yararlanabilirsiniz. Aynı zamanda sitemizin kolay arama yapabilme özelliği sayesinde müşterilerimizin ve firmalarımızın bilgilerine kolaylıkla ulaşabilirsiniz.
10 Ekim 2014 Cuma
SİNAN AKYÜZ-İncir Kuşları Kitap Özeti
İncir Kuşları Kitap Özeti
İncir Kuşları Sinan Akyüz
Bosna'da yaşanan sayısız dram var ve bunlardan çok azı gün yüzüne çıkabildi henüz. Bu kez Sinan Akyüz'ün kaleminden İncir Kuşları ile çok farklı bir aşk dramı karşınıza geliyor.
Bir zamanlar komşu olarak mutlu bir hayat süren insanlardan biri Müslüman ve diğeri Hristiyan iki genç bir kıza aşık olur fakat onlardan sadece biri aşkına karşılık bulur. Diğeri ise kırık bir kalp ile yaşamak zorundadır.
Gün gelir ve savaş patlak verir. Kader yine garip oyunlarından birini oynar ve aşkına karşılık bulamayan genç karşısında bir zamanla onun yerine başkasını tercih edip kalbini kıran kızı bulur. Artık tek fark ikisi de farklı taraftadırlar ve bir araya geliş sadece ölümün habercisidir.
Suada adındaki kızın hayatından bir kesit gibi anlatılan ve Bosna savaşına dair birçok gizli kalmış gerçekleri ortaya çıkartan İncir Kuşları romanı özellikle çarpıcı sonu ile dikkat çekiyor. Aşkı ve savaşı bir arada sunan ve ikisinin de yıkıcılığını ortaya koyan kitap gerçekten okuma değer mükemmel bir eser.
----------
Suada Yugoslavya’da yaşayan güzel ve alımlı bir Boşnak kızdır. Üç çocuklu bir ailenin en küçük kızı olan Suada başarılı bir öğrencidir ve Saraybosna’da konservaturarı kazanarak piyano bölümüne girer. Bir gün Profesör Duşanka’nın dersinde iken kapı çalar ve içeriye bir genç gier. Suada Tarık ismindeki bu gence ilk görüşte aşık olur. Vukadin adındaki Sırp genç de Suada’ya deliler gibi aşık olur. İki genç aşklarını Suada’ya açarlar ve Suada Tarık’ı seçer. Bunun üzerine Vukadin çılgına döner ve konsevaturarı terk ederek orduya girer.
Suada ile Tarık güzel bir aşk yaşarlar ve nişanlanırlar. Herşey çok güzel gider fakat sırp gençlerin çıkardığı taşkınlıklar müslümanlar arasında savaş korkusu oluşmasına neden olur. Suada buna pek ihtimal vermez ve 1992 yılının Nisan ayında Ramazan bayramı öncesinde köyüne giderek ailesini ziyaret eder. Otobüse binmeden önce yerde bir kağıt parçası görür ve kağıtta bu Ramazan bayramının çok kanlı geçeceği yazar. Buna rağmen moralini bozmaz ve köyüne doğru yola koyulur.
Suada köyüne vardığında acı haberi de alır. Savaş başlamıştır ve Saraybosna yerle bir edilmiştir. Tarık kendini kurtararak Yeşil Berelilere katılır. Suada köyünde gizlenir fakat sırpların köyü basması pek uzun sürmez. Annesi ve bir kız kardeşi öldürürlür ve Suada babası ve diğer kız kardeşi ile birlikte esir alınır. Tek suçları Müslüman olmalarıdır.
Esir kampında Suada’yı acı bir tesadüf bekler. Karşısında Vukadin’i bulur. Fakat Vukadin’in kalbindeki aşkın yerini intikam duygusu almıştır ve Suada’ya tecavüz eder. Sırplar sırp askerler ile takas etmek için Boşnak kadınlarına tecavüz ederek onları hamile bırakmaya başlar. Suada da Vukadin ile birlikte farklı esir kamplarında olayların acı tanığı olur.
Vukadin savaşta yaralanır ve ölür. Bunun üzerine Suada hamile bir şekilde diğer esirlerin arasında yerini alır. Takas sırası ona da gelmiştir ve karşısında Boşnak askerleri görünce göz yaşlarına hakim olamaz.
Yaşadığı travma nedeni ile psikolojik destek almak üzere hastaneye yatar. Suada’nın mükemmel piyano çaldığını öğrenen hemşireler yardım derneği için piyano çalmasını isterler. İlk konserinde büyük beğeni toplar fakat onu alkışlayan başka biri daha vardır. Konservatuardaki profesörünü karşısında görür ve ilk olarak Tarık’ı sorar. Profesör Tarık’ın sağ olduğunu söyler fakat Suada utancından onun karşısına çıkmaya korkar. Karşı karşıya geldiklerinde ise Suada’yı bir acı daha bekler. Tarık savaşta iki ayağını da kaybetmiştir. Tarık’ın Suada’ya tek sorusu “Beni böyle kabul edebilecek misin?” olur. İki aşık birbirinden bir daha ayrılmamak üzere sıkıca sarılırlar.
10 Temmuz 2014 Perşembe
İSİM TAMLAMALARI KONU ANLATIMI
İSİM TAMLAMALARI
Bir ismin aitlik ilgisi bakımından daha belirli hale gelmesi için başka bir isim tarafından tamlanmasıyla meydana gelen söz öbeğine denir.
“... camı kırıldı.” cümlesine baktığımızda aklımıza hemen “Neyin camı?” sorusu geliyor. Demek ki bu cümlede camın nereye ait olduğu belli değil.
Bu cümleyi,
“Arabanın camı kırıldı.” şeklinde söylersek aitlik ilgisi tamamlanmış olur. Bu şekilde oluşan söz öbeğine de isim tamlaması denir. İsim tamlamasında birinci isme “tamlayan”, ikinci isme “tamlanan” adı verilir.
İsim tamlamaları dört grupta incelenir.
1. Belirtili isim Tamlaması
Tamlayanın ilgi, tamlananın iyelik eki aldığı tamlamalardır. Bu tür tamlamalarda son derece kuvvetli bir aitlik ilgisi vardır.
“Çiçeklerin kokusu etrafa yayıldı.”
cümlesinde altı çizili söz öbeği bir belirtili isim tamlamasıdır.
- “- den” hal eki tamlayanda kullanılan ilgi ekinin yerine geçerek belirtili isim tamlaması kurabilir.
“Öğrencilerden ikisi burada beklesin, diğerleri bizimle gelsin.” cümlesinde “öğrencilerden ikisi” sözü belirtili isim tamlamasıdır. Biz bunu “öğrencilerin ikisi” biçiminde de söyleyebiliriz.
- Bir tamlayan birden fazla tamlanana bağlanabileceği gibi, bir tamlanan birden fazla tamlayana da bağlanabilir.
“Ağaçların yaprakları, dalları, gövdesi öyle görkemliydi ki....”
cümlesinde “ağaçların” tamlayan; “yaprakları, dalları, gövdesi” tamlanandır.
“Kırların, çiçeklerin, kuşların, böceklerin neşesi hepimizi coşturmuştu.” cümlesinde “kırların, çiçeklerin, kuşların, böceklerin” tamlayan; “neşesi” tamlanandır.
Bu tür tamlamalar belirtili isim tamlaması sayılır.
2. Belirtisiz İsim Tamlaması
Tamlayanın ilgi eki almayıp tamlananın iyelik eki aldığı tamlamalardır. Bu tür tamlamalarda bir ismin başka bir isme aitliğinden çok bir nesne ya da kavram ismi oluşturmak esastır.
“Ayakkabının bağını alabilir miyim?”
cümlesindeki “ayakkabının bağı” tamlaması belirtilidir ve belli bir ayakkabıya ait olan bir bağdan söz etmektedir. Biz bu tamlamayı “ayakkabı bağı” şeklinde söylersek yani “- nın” ekini kaldırırsak tamlama belirtisiz olur. Bu durumda belli bir ayakkabıya ait olan bir bağdan değil de bir bağ türünden söz edilmiştir. Bu özelliğinden dolayı tamlayanla tamlanan arasına başka bir öğe giremez.
3. Takısız İsim Tamlaması
Takısız isim tamlamalarında tamlayan ilgi eki almadığı gibi tamlanan da iyelik eki almaz. Bunlar anlamlarına göre iki gruba ayrılır.
a. Bir şeyin neyden yapıldığını gösterir.
“Demir kapı gıcırdayarak örtüldü.”
cümlesindeki “demir kapı” sözü kapının demirden yapıldığını gösterir. “Porselen vazo”, “taş duvar”, “çelik kasa” tamlamaları da bunlara örnektir.
b. Bir şeyin neye benzediğini bildirir.
“Menekşe gözlere bayıldım.” sözünde “Menekşe gözler” buna örnektir ve “gözün menekşeye benzediğini” bildirir. Aslında “menekşe” bir çiçek ismidir, burada da bir çiçek olma özelliğini kaybetmemiştir. Aşağıdaki tamlamalar da buna benzer.
“Aslan askerler geldi.”
“Gül yanağa vuruldum.”
4. Zincirleme İsim Tamlaması
Tamlayanın, tamlananın veya her ikisinin kendi içinde başka bir isim tamlaması olduğu söz öbekleridir.
“Macera romanlarının okuyucusu çoktur.” cümlesinde “macera romanları” belirtisiz isim tamlamasıdır. Bu tamlamaya “-nın” ilgi eki eklenmiş ve tamlama “okuyucusu” tamlananına bağlanmış. Böylece iki tamlama iç içe girmiş ve zincirleme isim tamlaması olmuştur.
“Macera romanlarının okuyucusu çoktur.” cümlesinde “macera romanları” belirtisiz isim tamlamasıdır. Bu tamlamaya “-nın” ilgi eki eklenmiş ve tamlama “okuyucusu” tamlananına bağlanmış. Böylece iki tamlama iç içe girmiş ve zincirleme isim tamlaması olmuştur.
SIFAT TAMLAMASI
Bir ismin, bir veya daha fazla sıfat tarafından nitelendiği ya da belirtildiği söz öbeklerine denir. Tamlamada sıfat daima isimden önce gelir.
“Yeşil gözleri beni derinden etkiledi.” cümlesinde “göz” isim, “yeşil” sıfattır.
“O tatlı, yeşil gözler beni derinden etkiledi.” şeklinde söylersek , bu durumda "göz” isminin, “o”, “tatlı”, “yeşil” sıfatları tarafından belirtildiğini ve nitelendiğini görürüz.
Sıfat Grubu (Bileşik Sıfat)
Sıfat görevinde bulunan söz öbeği kendi içinde isim tamlaması, sıfat tamlaması, ikileme, pekiştirilmiş sıfat, derecelendirilmiş sıfat gibi özellikler taşıyorsa, bu sıfata “bileşik sıfat” ya da “sıfat grubu” denir.
“Uzun boylu bir öğrenci seni sordu.”
cümlesinde altı çizili söz “öğrenci” isminin sıfatıdır. Bu sıfatı incelediğimizde “uzun boy” sıfat tamlamasına “- lu” eki getirilerek yeni bir sıfat oluşturulduğunu görürüz. Buna bileşik sıfat denir.
Bazen bu tür bileşik sıfatlarda isimle sıfatın yeri değiştirilip isme bir iyelik eki eklenir. Bu durumda sıfat “boyu uzun” biçiminde söylenir. Buna iyelik ekli sıfat grubu denir.
“El işi örtüyü masaya serdiler.”
cümlesinde “el işi” tamlaması belirtisiz bir isim tamlamasıdır ve “örtü” isminin sıfatı olarak kullanılmıştır. Bu da bileşik sıfattır.
Aşağıdaki altı çizili sözler de bileşik sıfat sayılır.
“Çok çalışkan bir kadındır o.”
“Güzel mi güzel bir şiir yazmış.”
“İrili ufaklı evler dağın yamacına dizilmişti.”
“Roman daha etkili bir türdür.”
3 Temmuz 2014 Perşembe
PARAGRAF KONU ANLATIMI
Paragraf
Paragraf,
bir düşünceyi tam olarak anlatabilmek için bir araya getirilen cümleler
topluluğudur. Yani paragrafın bütün cümleleri aynı konuyu işler ve aynı
düşünceyi açıklar ya da destekler. Tek bir düşünce etrafında
oluştuğundan kendi içinde bir bütünlük gösterir; kendinden önceki ya da
sonraki paragraflara bir bağlılık göstermez.
Bu
konudaki sorular paragrafın değişik özellikleriyle ilgilidir.
Genellikle paragrafın ana düşüncesi, yardımcı düşünceleri, konusu,
başlığı sorulur ya da paragrafın oluşturulmasıyla ilgili özellikler
üzerinde durulur. Bir veya iki tane soruda da paragrafın anlatımıyla
ilgili bilgiler sorulabilir.
Paragraf sorularının çözümünde bazı noktalara dikkat etmeliyiz. Bunlardan en önemlisi paragrafa yorum karıştırmamaktır. Paragrafı okurken önyargılarımızı, kabullerimizi bir kenara bırakıp paragrafta sözü edilenler üzerinde durmalıyız.
Bazen bize göre çok yanlış bir düşüncenin doğruluğu savunulabilir.
Paragrafta ne savunulursa onun doğru olduğu kabullenilerek soruya
yaklaşmak gerekir.
PARAGRAFIN KONUSU
Paragrafta
hakkında söz söylenen düşünce, olay ya da durumlar konuyu verir. Konuyu
bulmak için “Parçada neden söz ediliyor?” diye sorabiliriz. Yani
üzerinde durulan neyse konu da odur. Bununla ilgili sorular değişik soru
kökleriyle karşımıza çıkar.
“Bu parçada aşağıdakilerden hangisinden söz edilmektedir?”
“Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?”
“Bu parçada aşağıdakilerden hangisinden yakınılmaktadır?”
gibi sorular konuyu sorar.
Parçada
konuyu soran bir diğer soru şekli de paragrafın bir soruya cevap olarak
verilmesidir. Elbette bunlarda yazara sorulan sorunun konusu neyse
cevap da o konuda olacaktır.
Konumuzun
paragraf olması, konu, başlık, anadüşünce vs. gibi soruların sadece
paragraftan olacağı anlamına gelmez. Bazen bir şiir parçası verilerek de
bu tür özellikler sorulabilir.
PARAGRAFIN BAŞLIĞI
Paragrafın
bir düşünce etrafında döndüğünü ve daima bir konudan söz ettiğini
söylemiştik. Bir bakıma paragraf, bir makalenin, bir denemenin, bir
fıkranın küçültülmüş şekli gibidir. Öyleyse nasıl bu tür yazıların bir
başlığı varsa, paragrafın da bir başlığı olur. Ancak yazı başlıklarının
dikkati çekme, ilgi uyandırma ya da şaşırtma gibi özellikleri vardır.
Oysa paragrafın başlığı bu amaçla seçilmez. Konuyu en iyi şekilde
yansıtan bir veya birkaç söz başlık olarak belirlenir.
PARAGRAFIN ANADÜŞÜNCESİ
Anadüşünce,
parçada yazarın okuyucuya vermek istediği mesajdır. Buna yazarın
paragrafı yazma amacı da diyebiliriz. Her paragrafın belli bir
anadüşüncesi vardır. Bu düşünce bazen paragrafın herhangi bir yerinde
bir cümle halinde verilir. Diğer cümleler bu düşünceyi açıklar ya da
destekler. Bazen ise belli bir cümleyle verilmez, paragrafın bütününe
sindirilir.
Paragrafın
anadüşüncesini bulabilmek için kendimize “Yazar bu parçayı hangi amaçla
yazdı?”, “Bize ne demek istedi?” gibi soruları sorabiliriz.
Anadüşünce, değişik soru biçimleriyle karşımıza çıkar.
“Bu paragrafın anadüşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?”
“Bu paragrafta anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?”
“Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmıştır?”
gibi sorular anadüşüncenin sorulduğu soru tiplerinden bazılarıdır.
Anadüşünceyi veren cümleler kesin bir yargı bildirir, açık ve anlaşılır bir anlam taşır.
Anadüşünce,
parçada sözü edilenleri en kapsamlı bir biçimde bildirir. Parçada
olmayan konular anadüşünce içinde yer almayacağı gibi, parçanın bir
kısmını bildiren cümleler de anadüşünceyi vermez. Parçanın tümünü
kapsayacak biçimde olması gerekir onun.
“Bir
dilin söz dağarcığıyla o dili konuşan toplumun yaşama biçimi arasında
çok sıkı bir ilişki vardır. Sözgelimi sözcük sayısı Türkçeye oranla çok
fazla olan İngilizcede yeşil için birkaç sözcük bulunurken, Türkçede,
doğayla içli dışlı olmanın bir sonucu olarak yosun yeşili, çağla yeşili,
tirşe, ördekbaşı gibi birçok sözcük vardır. Bunun gibi, söz dağarcığını
oluşturan öğelerin somutluğu, soyutluğu da yine toplumun yaşama
biçimine bağlıdır.”
Yukarıdaki
parçaya baktığımızda toplumun yaşayış biçimiyle söz dağarcığı arasında
ilgi kurulduğunu görürüz. Yazar bize vermek istediği mesajı ilk cümlede
vermiş. Daha sonra “sözgelimi” diyerek ileri sürdüğü bu düşünceyi
örneklendirmiş. İlk cümlenin genel ve kesin bir yargı bildirmesi de
anadüşünceyi vermesinin diğer bu yanıdır. Bu parçadan “Türkler doğayla
iç içe yaşadığı için doğayla ilgili birçok sözcüğe sahiptir.” yargısını
çıkarabiliriz. Ancak bu yargı anadüşünce olmaz; çünkü parçanın sadece
bir kısmını karşılar. “Söz dağarcığının genişliği toplulukların
gelişmişlik düzeyini gösterir.” gibi bir yargı ise gerçekte doğru olsa
bile parçada sözü edilmediğinden parçanın anadüşüncesi olamaz.
PARAGRAFIN YARDIMCI DÜŞÜNCELERİ
Her
paragrafın tek bir konu üzerinde durduğunu ve bir anadüşünce etrafında
döndüğünü söylemiştik. Paragrafta bunun dışında, anadüşüncenin daha iyi
açıklanmasını sağlayan, onu daha belirgin hale getiren, işlediği konunun
sınırlarını çizen düşünceler de vardır. Bu düşüncelere de paragrafın
yardımcı düşünceleri denir. Bir paragrafta anadüşünce bir tane iken
yardımcı düşünce sayısı birden fazla olabilir.
Yardımcı düşünceyle ilgili sorular çoğu zaman olumsuz biçimdedir.
“Bu paragraftan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?”
“Bu paragrafta aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?”
“Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?”
gibi sorular hep yardımcı düşünceleri sormaktadır. Bir parça üzerinde yardımcı düşünceleri inceleyelim.
Gündelik
dil bilincimiz ile algımız, ister istemez birtakım toplumsal kalıplarla
koşullanmıştır. Oysa şiirin, öykünün, romanın sunduğu kurmaca dünya,
bizim yeni bir algı durumuna girmemizi gerektirir. Gerçekte, okuma
sırasında bir beklentiden ötekine, bir varsayımdan ötekine geçerek
sürdürdüğümüz bilinç etkinliği, bu yeni algı konumunun aranışından başka
bir şey değildir. Haşim’in şiirindeki karanfil, bizim gündelik
deneylerimizden tanıdığımız karanfil olmaktan çok uzaktır.”
Şimdi bu parçadan hangi düşüncelerin çıkabileceğine bakalım.
- Toplumsal kalıplar algımızı ve bilincimizi koşullandırır.
- Şiir, öykü, roman gibi türler bize kurmaca bir dünyanın kapılarını açar.
- Şiirin kurduğu dünya ile romanınki birbirinden oldukça farklıdır.
- Okuma sırasında bilinç etkinliğimiz sürekli değişir.
- Şiirin etkileme gücü, düzyazıdan daha çoktur.
- Gündelik hayatta karşılaştığımız nesneler, şiirde karşımıza farklı nesneler olarak çıkabilir.
- Haşim şiirinde karanfili en güzel biçimde betimlemiştir.
Parçayı incelediğimizde, şiirle romanın karşılaştırmasının yapılmadığını görürüz. Öyleyse c’deki cümle parçadan çıkmaz. Eserlerin etkileme gücünden söz edilmediğinden e, Haşim’in karanfili nasıl betimlediğinden söz edilmediğinden g parçadan çıkarılamaz. Diğerlerine ise parçada yer verilmiştir.
PARAGRAFIN YAPISI
Paragrafın;
bir makalenin, denemenin ya da başka bir yazının küçültülmüş biçimi
olduğunu önceki sayımızda söylemiştik. Nasıl bu tür yazıların giriş,
gelişme ve sonuç bölümleri varsa, bir paragrafın da bu tür bölümleri
vardır. İşte paragrafın yapısıyla ilgili sorular böyle bir bölümlemeyi
ortaya çıkarmak için sorulur.
Paragrafın yapısı değişik soru biçimleriyle karşımıza çıkar.
- Bazı sorular paragraf oluşturmayla ilgilidir. Yani bir paragraf oluşturabilecek cümleler dağınık olarak verilir ve öğrencinin bunlardan bir paragraf oluşturması istenebilir. Bu tip sorularda cümlelerin anlamca ve yapıca birbirine bağlanabilmesi aranmalıdır.
- Bir paragraf kendi içinde bir bütünlük oluşturur. Bu yüzden kendinden önceki veya sonraki paragraflara yapıca bir bağlılık göstermez. Öyleyse paragrafın ilk cümlesi onu kendinden önceki cümlelere bağlayan herhangi bir anlam veya bağlayıcı öğe taşımamalıdır. Bir başlangıç ifade etmelidir. Aynı zamanda kendinden sonraki cümlelere de anlamca bağlılık göstermelidir.
- Paragraf tamamlamanın sorulduğu bir diğer soru tipinde de son cümle sorulur. Parçanın son cümlesi bir bitiş bildirir. Ya anlatılanlardan bir sonuç çıkarılır ya da bir olayın bitişini gösterir. Bu soruların çözümünde cümlelerin anlamca bağlılığı yanında yapısal olarak bağlanmalarına da dikkat edilmelidir.
- Son yıllarda sorulan paragraf oluşturmayla ilgili diğer bir soru tipi, paragrafın içine cümle yerleştirme şeklindedir. Bu tip sorularda cümlelerin hem anlam hem yapı bakımından uygun olduğu yer aranmalıdır.
- Gittikçe soru sayısı artan diğer bir paragraf tipi, düşüncenin akışının bozulmasıyla ilgili olanlardır. Bir paragrafın tek bir düşünceyi aktardığını, cümlelerin hep bu düşünce etrafında döndüğünü önceki bölümlerde anlatmıştık. İşte bir paragraf içinde, paragrafın düşünce bütünlüğüne uymayan cümle varsa, bu cümle anlatımın akışını bozmaktadır.
- Düşüncenin akışıyla ilgili bir diğer soru tipi de, parçanın iki paragrafa bölünebilmesiyle ilgilidir. Bu tip parçalarda, parçanın bir bölümünde bir düşünce, ikinci bölümünde başka bir düşünce işlenir.
- Bazı tip sorularda ise düşüncenin akışı cümlelerin yanlış yerde bulunmasından dolayı bozulmuştur. Bu tür sorularda numaralanmış cümlelerin uygun bir biçimde düzenlenmesi istenir.
PARAGRAFLARDA SORULAN KAVRAMLAR VE DUYGULAR
Bazı
paragraf sorularında kişilerin nitelikleri üzerinde ya da yazının
özellikleri üzerinde durulur. Bu tip sorularda seçeneklerde geçen
kavramların duyu ve duyguların bilinmesi gerekir. Bunlardan bazıları
şunlardır:
Özgünlük: Başkasına benzememe, kendine has olma demektir. Parçalarda genelde taklitçilikten kaçınma ve yenilikçi olmayla açıklanır.
Doğallık: Yapmacıksız, süs ve özentiden uzak, günlük hayatta olduğu gibi olma demektir.
Duruluk: Açık ve anlaşılır olma, kapalı ifadelerden kaçınma, söylenmek isteneni imgeler arkasına gizlemeden anlatma demektir.
Duruluk: Açık ve anlaşılır olma, kapalı ifadelerden kaçınma, söylenmek isteneni imgeler arkasına gizlemeden anlatma demektir.
Akıcılık: Okuyucuyu sıkmayan, sürükleyici bir anlatıma sahip olma demektir.
Özlülük: Az sözle çok şey ifade edebilme, sözü uzatmaktan kaçınma demektir.
Yoğunluk: Birçok anlamı bir arada verme, anlam içinde anlam bulunması demektir.
Kimi
zaman da parçada ağır basan duyu ve duygular sorulabilir. Duyu ve
duyguyu birbirine karıştırmamak gerekir. Duyu dışarıdaki nesneleri
algılama yolumuzdur. Nesneler beş duyu organıyla algılanır. Duygu ise
içimizden geçen hislerdir. Sevinç, keder, hoşgörülü olma, alçak
gönüllülük...
ANLATIM BİÇİMLERİ
Paragrafta
yazarın herhangi bir düşünceyi ya da durumu ortaya koyma biçimine
anlatım denir. Yazar aktaracağı duruma uygun bir anlatım biçimi
seçemezse, yazısının etki gücü azalır. Bir bilgiyi aktarmakla bir olayı
hikaye etmek ya da bir manzarayı betimlemek farklı bir anlatım
gerektirecektir.
Bu biçimleri şu şekilde açıklayabiliriz.
1. Açıklama
Öğretici
özellik gösteren bir anlatım biçimidir. Yazarın amacı bilgiyi en kısa
yoldan okuyucuya anlatmak olduğundan, yazar sanatlı söyleyişlere, imalı
sözlere pek yer vermez. Açık, anlaşılır bir dil kullanır. Soyutluktan,
kişisellikten kaçınır. Tanımlarla, örneklerle konunun en iyi biçimde
anlaşılmasını sağlar. Ansiklopedilerde daha çok bu tür bir anlatım
görülür.
2. Tartışma
Yazarın,
bir düşüncenin, bir önerinin doğru olmadığını ortaya koymak amacıyla
hazırladığı yazılarda başvurduğu bir yöntemdir. Yazar okuyucuyla sohbet
ediyormuş gibi bir üslupla yazısını oluşturur. Devrik cümlelerle, soru
ve cevaplarla yazısına akıcılık kazandırır. Sonuçta burada da bilgi
ortaya konmuş olabilir; ancak bir görüşün başka bir görüşe karşı
savunuculuğunun yapılması onu açıklamadan ayırır. Yazar, görüşlerini
inandırıcı kılmak için kanıtlama yoluna başvurur. Kanı niteliği taşıyan
yargılardan kaçınır, nesnel olmaya çalışır.
3. Betimleme
Yazarın,
gördüklerini okuyucunun gözünde canlanacak biçimde anlatmasıyla oluşan
bir anlatım biçimidir. Betimlemede asıl olan görselliktir. Bu nedenle
gözle algılanan renk ve biçim ayrıntılarına büyük yer verilir.
Betimlemeler iki grupta incelenir.
a. Ruhsal betimleme :
İnsanların iç dünyasıyla tanıtıldığı, tavır ve davranışlarının ele
alındığı betimleme türüdür. Görsellikten çok, izlenim ve sezginin ağır
bastığı bu betimlemeler sadece insanlara özgüdür.
“İçli, çok duygulu bir adamdı; konuşurken hem ağlar hem ağlatırdı...” sözleri bu tür betimlemedir.
b. Fiziksel betimleme : Gözle görülenin anlatıldığı betimlemelerdir. Kişinin dış görünüşüyle betimlenmesi ya da dış dünyanın anlatılması bu türdendir.
Betimlemelerde yazar nesnel olabileceği gibi gözlemlerine duygularını da katabilir.
4. Öyküleme
Belli
bir zaman diliminde gelişen olayların anlatıldığı durumlarda başvurulan
anlatım biçimidir. Olayın olmadığı yerde öyküleme olmaz. Anlatım
yönüyle betimlemeye benzer; ancak betimlemelerde yazarın izlenimleri söz
konusu olduğu halde, öykülemede olayın aktarımı, durumların değişmesi,
zaman süreci söz konusudur.
DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI
Her
paragrafın belli bir düşünceyi aktarmak için yazıldığını söylemiştik.
Yazar bu düşünceyi okuyucuya değişik şekillerde ortaya koyarak anlatır.
Burada anlatım biçimiyle düşünceyi geliştirme yollarının farklı şeyler
olduğunu da söylemeliyiz. Ancak anlatım biçimi dört tane olduğundan bir
soru haline getirilemez. Bu nedenle geliştirme yollarıyla birlikte
sorulur.
Şimdi sorularda karşımıza çıkan “düşünceyi geliştirme yolları”nı açıklayalım.
1. Tanımlama
Kavramların
tanımlar halinde verilmesi şeklinde ortaya çıkar. Tanımın ne olduğunu
cümle anlamında görmüştük. Parça içinde bir tanım cümlesi varsa,
tanımlama var sayılır; bütün paragrafın tanım olması gerekmez.
2. Karşılaştırma
İki
farklı düşünce, kavram ya da durumun mukayese edilmesiyle ortaya çıkan
bir yöntemdir. Karşılaştırmada, karşılaştırılan olgular arasında bir
derecelendirme söz konusudur. Bir kavram diğerinden üstün, aşağı ya da
diğeriyle aynı seviyede olması yönünden başka bir kavramla
karşılaştırılır. Üslup olarak “Bu böyledir; şu ise şöyledir. “ ifadesi
hakimdir.
3. Örneklendirme
Anlatılan
konuyla ilgili örneklerin verilmesiyle ortaya çıkar. Konuyu daha
anlaşılır ve zihinde daha iyi kalıcı bir niteliğe kavuşturur. Verilen
örneğin okur tarafından bilinen, çağrışım yaptırıcı bir nitelik taşıması
gerekir.
Bazen bir fıkra, bir öykücük bile örnek olarak verilebilir.
Bazen bir fıkra, bir öykücük bile örnek olarak verilebilir.
4. Tanık Gösterme
Yazarın,
düşüncesini inandırıcı kılmak için, o konuda sözüne güvenilir birinin
sözünü parçasına alıntı yaparak almasıyla oluşur. Genellikle bu söz
tırnak içinde verilir. Sözün olmadığı yerde tanık gösterme de olmaz.
5. Benzetme
Bir olguyu anlatırken başka olgularla benzerlik kurma şeklinde oluşur. İki olgu arasında sağlam bir benzerlik olmalıdır.
6. İlişki Kurma
İki
kavram arasındaki ilgiden üçüncü bir hüküm çıkarma durumudur.
Genellikle kavramlar arasında ilişki kurulduğu için bu adla verilir.
24 Haziran 2014 Salı
UNESCO MİRAS LİSTESİ
Bu yıl CUMALIKAZIK KÖYÜ ve BERGAMA listeye girdi. Unesco'nun birbirinden değerli tarihselliğinin arasında bulunmakta. Benim ne zaman tarihsel eser, mimari denilse aklıma İtalya'nın Kolezyum'u gelir.Kolezyum, Roma İmparatorluğu'nun uzun zamandan beri ikonik sembolü olarak görülür. Gerek yanan ışığıyla gerek o muhteşem yapısıyla Dünya'nın yedi harikasından ilki benim gözümde.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)